TİTCK, yerli insülin için harekete geçerek firmalara çağrıda bulunmuş oldu. Yerli üretim ile dışa bağımlılığın azalacağı ve milyonlarca liranın yurt içinde kalacağı açıklandı.
Türkiye, sıhhat endüstrileri alanındaki yatırımlarla büyük gelişim göstermeye devam ediyor…
Üretim ve ihracatın artırılması, hızla gelişen teknolojinin geliştirilmesi amacıyla etkinlik gösteren Sıhhat Endüstrileri Yönlendirme Komitesi, Türkiye için stratejik öneme haiz ürünler içinde değerlendirilen insülin üretimi için kısa sürede proje duyurusuna çıktı.
AA’nın haberine bakılırsa,Sıhhat Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Aygıt Kurumu (TİTCK) tarafınca gösterilen duyuruda, ‘Hücreden İtibaren Yerli İnsülin Üretimi Projesi’ için istekli firmaların Komite tarafınca değerlendirileceği bildirildi.
Yerli üretim ile milyonlarca liralık yitik önlenecek
Bu proje ile Türkiye’nin yerli imkanlarla insülin üretimi olanağı sağlanacak Projenin tamamlanmasıyla hem diyabet hastaları hem bu ürünlerin yurt dışından tedarik edilmesi sebebiyle ortaya çıkan milyonlarca liralık kaybın önlenmesi açısından ehemmiyet taşıyor.
“Dışa bağımlılığını azaltmak açısından tamamen yerli üretim büyük ehemmiyet taşıyor”
Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti Üyesi, Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı ve Farmakoloji Uzmanı Prof. Dr. İsmail Tayfun Uzbay, mevzuyla ilgili açıklamalar yapmış oldu. Halihazırda Türkiye’de Koçak Farma tarafınca yerli biyobenzer insülinin belli bir oranda üretilebildiğini belirten Uzbay, şu ifadeleri kullandı:
“Şu an Türkiye’nin insüline dayalı faturası 10 milyar dolara yakın. Bu ekonomik açıdan ciddi bir yük. Ülkemizin bu konudaki dışa bağımlılığını azaltmak açısından tamamen yerli üretim büyük ehemmiyet taşıyor.”
“Hem dünyada hem de devletimizde diyabetle ilgili risk faktörleri artıyor”
Uzbay, Türkiye’de 20-79 yaş içinde kayıtlı 8 milyon civarında diyabet hastasının bulunduğunu ve gerçek rakamın 10 milyon civarında bulunduğunu altını çizdi. İnsülini kesinlikle kullanmak zorunda olan ortalama 2 milyon tip 1 diyabet hastasının bulunduğunu, tip 2 diyabet hastalarının da hastalığın gidişatına bakılırsa insülin tedavisine gereksinim duyabildiğine dikkat çekti.
Uzbay, “Ek olarak hem dünyada hem de devletimizde diyabetle ilgili risk faktörleri artıyor. Türkiye’nin 2045’te diyabetle başı dertte olan ilk 10 ülke içinde yer alacağı öngörülüyor.” dedi.
Uzbay, Dünya Sıhhat Örgütü’nün gereksinim duyulan en etkili ve güvenli ilaçlar sıralamasında yer edinen ve hastalar için yaşamsal ehemmiyet taşıyan insülin üretiminin bu açıdan da fazlaca mühim bulunduğunun altını çizdi.
İnsülin üretiminin çoğunluğu domuz ve sığır pankreasından
Uzbay, insülinin çoğunlukla domuz ve sığır pankreasından üretildiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyleki sürdürdü:
“İnsülin üretim teknolojisi hızla gelişiyor. Rekombinant DNA teknolojisi ile biyosentetik insan insülinleri de üretilebiliyor. Projede hücreden itibaren yerli insülin üretiminin amaçlanması bu açıdan da fazlaca kıymetli. Şundan dolayı hücresel üretim aşamalarıyla daha etkili, insanoğlunun daha kolay tolere edebileceği fazla oranda insülin üretmek mümkün olabilir. Bugünkü dünya teknolojisinde de bu biçim yöntemler daha çok tercih ediliyor.
“Mühim bir harcama giderinin devletimizde kalmasını sağlayacak”
Böylesine yaşamsal önemi olan bir ilacın tamamen yerli bir sistem içinde üretilerek kendi gereksinimimize sunulması, mühim bir harcama giderinin devletimizde kalmasını sağlayacak. Ek olarak yeterince kaliteli üretilebilmesi durumunda insülin, ithalat kıymeti de yüksek bir ürün. Ülkemizin kendi ihtiyacını karşılamanın ötesinde ekonomimize de ciddi katkı sağlayabiliriz. TİTCK’nin bu şekilde bir duyuruya çıkarak endüstriyi motive etmesi ve bu projeleri değerlendirmeye almasını fazlaca önemsiyorum. Bunu bir tek insülin olarak düşünmemeliyiz. İyi bir altyapımız ve insan deposu profilimiz var. Dünyada geçerli birçok teknolojik yenilik devletimizde de yapılabilir, yeter ki insan kaynağımızı ve bilimsel altyapımızı iyi değerlendirelim.”
